İdari yargılama sürecinde sıkça rastlanan davanın konusuz kalması durumu, davacılar yönünden önemli hukuki sonuçlar doğurmaktadır. İdarenin işlemi geri alması, kaldırması veya değiştirmesi gibi durumlarda dava konusuz kalabilmektedir. Bu durumlarda özellikle yargılama giderlerinin hangi tarafa yükletileceği sorusu gündeme gelmektedir. Genellikle bu gibi durumlarda, yargılama giderlerini sizin ödemeniz gerekmez; aksine, bu masraflar idareye yükletilir.
DAVANIN KONUSUZ KALMASI KAVRAMI NEDİR?
Davanın konusuz kalması, idari işleme karşı dava açıldıktan sonra işlemin idare tarafından geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesiyle, yargılamaya devam edilmesini gerektirecek hukuki yararın ortadan kalkmasıdır. Bu durum, İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) m.31 hükmüyle düzenlenmiştir;
Anılan madde uyarınca, "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır."
Davanın konusuz kaldığına kanaat getiren mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.331'e göre "Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder." Bu durum çoğu zaman, sizin dava açmakta haklı olduğunuzun zımni bir kabulü olarak yorumlanır. Çünkü davanızın ardından idare, işleminin hukuka uygun olmadığını fark ederek geri adım atmış olur.
YARGILAMA GİDERLERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ VE KONUSUZ KALMA DURUMUNDAKİ YERİ
Normal şartlarda, bir davayı kaybeden taraf yargılama giderlerini ödemekle yükümlüdür. Ancak davanın konusuz kaldığı durumlarda net bir "kazanan" ya da "kaybeden" taraf olmadığından, giderlerin kim tarafından karşılanacağı özel bir değerlendirme gerektirir. Danıştay kararları da bu konuda istikrarlı bir yaklaşım sergiler: Davanın konusuz kalması halinde yargılama giderleri idareye yüklenmelidir.
Bu yaklaşımın temelinde yatan nedenler şunlardır:
Danıştay kararlarında istikrar kazanan görüşe göre, davanın konusuz kalması durumunda yargılama giderleri idareye yüklenmelidir. Bu yaklaşım üç temel gerekçeye dayanmaktadır:
Davacının haklılığının dolaylı kabulü: Davacının açtığı dava, idarenin işlemini geri almasına neden olmuşsa, bu davacının hukuki olarak yerinde bir talepte bulunduğunu gösterir.
Caydırıcılık ilkesi: İdarenin hukuk dışı işlem tesis etmesini önlemek ve bu tür işlemleri yaptığında sorumluluk üstlenmesini sağlamak amacıyla yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekir.
Hakkaniyet: Davacı, hakkını korumak için dava açmak zorunda kalmıştır. Davanın esasına girilmese bile masrafları karşılanmalıdır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Davanın konusuz kalması hâlinde yargılama giderlerinin idareye yüklenmesi, Türk idare hukuku sisteminde yerleşik ve istikrarlı bir uygulama hâline gelmiştir. Bu yaklaşım, hem hukukun üstünlüğü hem de hakkaniyet ilkeleri bakımından isabetlidir. Davacının dava açmak zorunda kalmasına neden olan hukuka aykırı idari işlemin, dava açıldıktan sonra geri alınması ya da kaldırılması, çoğu zaman davacının haklılığının idarece örtülü biçimde kabulü anlamına gelir. Bu durumda davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi, adalet duygusunu pekiştirir.
İdare açısından bakıldığında ise bu durum, işlem tesis etmeden önce daha titiz bir hukukilik denetimi yapılması konusunda önleyici ve caydırıcı bir işlev görmektedir. Davacılar yönünden ise, haklı oldukları bir konuda dava açmak zorunda kaldıklarında, bu sürecin sonunda ek bir mali külfetle karşılaşmayacaklarını bilmeleri, hukuki güvenlik bakımından büyük önem taşır.
Bununla birlikte her somut olayın kendi koşulları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle objektif şartlardaki değişiklikler nedeniyle konusuz kalan davalarda, daha esnek ve hakkaniyete uygun bir yargılama gideri dağılımı gündeme gelebilir. Bu bağlamda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331. maddesi, hâkime, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunu esas alarak giderlere hükmetme yetkisi tanımaktadır. Aynı şekilde 323. maddenin (ğ) bendi uyarınca vekâlet ücreti de yargılama giderlerinden sayılmakta; 326. madde ise giderlerin aleyhine hüküm verilen taraftan tahsil edileceğini hükme bağlamaktadır. İdari yargı açısından bu hükümler, 2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu ile doğrudan ilişkilidir. Nitekim İYUK’un 24. maddesinin (f) bendi, kararların yargılama giderlerini ve bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğini açıkça belirtmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca İYUK m.31, yargılama giderleri hususunda HUMK (şimdi HMK) hükümlerine atıf yaparak, uygulamada yeknesaklık sağlamayı hedeflemektedir.
Son olarak, İYUK’un 49. maddesi, temyiz merci olan Danıştay’a, kararın sonucunu hukuka uygun bulsa dahi gerekçeyi değiştirerek onama imkânı vermektedir. Bu düzenleme, konusuz kalan davalarda yargılama giderlerine ilişkin kararların sadece sonuç değil, gerekçe bakımından da hukuka uygun olmasını sağlamaya yöneliktir. Bu bağlamda, idari yargının etkinliği ve adaletli işleyişi, Yargı mercilerinin, yargılama giderleri konusunda verdiği kararların tutarlılığı, hem davacı hem de idare açısından öngörülebilirliği artıracak ve sistemin güvenilirliğini pekiştirecektir.
Olgun Hukuk - Av. Ümit Olgun
İdare, Vergi ve Vatandaşlık Hukuku Departmanı
Av. Rabia KIRAÇ & Av. Ayla ÖZ
Yorumlar (0)